Rio de Janeiro; Şimdi Samba Zamanı!
- as-ozcelik
- Dec 1, 2017
- 3 min read
Ve geldik, yerlilerinin dünyaya torpilli geldikleri bir başka şehre, Rio de Janeiro’ya… İstanbul’dan Rio’ya direk uçuş yok. Başkent Sao Paolo’dan veya başka bir avrupa şehrinden aktarmalı uçmak durumundasınız. Rio, bir okyanus sahili yerleşkesi. Deniz, kumsal, rezidanslar ve işyerleri iç içe. Arjantin gibi, burada da hava genelde sıcak. Sık sık, yollarda parmak arası terlikleriyle sörften dönen, sahilde piknik yapmaya giden veya kumsalda futbol oynayan insanlara rastlıyorsunuz. İnsanları çok sıcak kanlı ve güler yüzlü. Caddeleri sokakları geniş. Kadınları çok güzel, erkekleri ise çok yakışıklı. Biz, Brezilya’ya özel bir tur ile gitmiştik. Dolayısıyla, burada bizim için hazırlanan bir rotayı takip ettik.
Corcovado Tepesi ve Jesus the Redeemer; Otobüsle yaptığımız şehir turumuzu takiben, Rio’nun en yüksek noktası olan Corcovado Tepesi’ne çıkmak üzere füniküler sırasına girdik. Füniküler yolculuğu biraz ürkütücü; oldukça yüksekte, tepelerin ve ormanlık alanların üzerinden ilerliyorsunuz. Dağın doruğuna yaklaşık 20 dakikada ulaşıyor ve burada Rio’nun simgelerinden biri haline gelen Jesus the Redeemer, yani Kurtarıcı İsa heykelini görüyorsunuz. Heykelin önünde kollarınızı iki yana açıp fotoğraf çektiriyor, geri dönüyorsunuz.
Şehrin neredeyse her noktasından heykel İsa’yı görebiliyorsunuz. Fransız bir mimar tarafından tasarlanıp Brezilyalı bir mühendis tarafından hayata geçirilen heykelin yüz hatlarını ise, Romen bir mühendis tasarlamış. Heykelin büyüklüğü, üzerinde durduğu platform ile birlikte 38 metre. Tamamlanması ise 9 sene sürüp, 1931 yılında gerçekleşmiş. Dünya çapında Hristiyanlık’ın önemli sembollerinden biri kabul edilen heykel, ayrıca Dünyanın Yedi Harikasından biri.

Maracana Stadyumu Burası, dünyanın en büyük stadyumu. Resmi olarak 180.000 kişi kapasiteli bu stadyuma, önemli maçlarda 200.000 seyirciye kadar bilet satılabiliyor. Rekor ise, 1963 yılında gerçekleşen Flamingo-Fluminense müsabakasında, 177.656 kişinin katılımıyla kırılmış.

Theatro Municipal Do Rio de Janeiro .Şehir merkezinde yer alan, oldukça görkemli bir bina. Burası, Rio’nun tiyatro merkezi olarak biliniyor. Tiyatro, günümüzde hala kullanılıp, çeşitli senfoni orkestraları ve sanatsal performanslara ev sahipliği yapıyor. 1931’de, aralarında Arturo Toscanini’nin de bulunduğu bir grup sanatçının el birliğiyle kurulan Municipal Symphonic Orchestra of Rio de Janeiro, bugün hala, bu binada konser veriyor.
Copacabana Sahili Öğleden sonra, denize girip güneşlenmek amacıyla Copacabana Sahili’ne gittik. Burası, en güzel sahillerinden bir tanesi. Belki de en güzeli. Copacabana sahil şeridi boyunca 2 önemli plaj var. Bunlardan biri Fort Copacabana’nın içinde, diğeri ise hemen yanında (Diabo) yer alıyor. Biraz ileride ise, sörfçülerin uğrak noktası Ipanema plajı yer alıyor. Copacabana, 2016 Yaz Olimpiyatları’na ev sahipliği yapacak dört Olimpik bölgeden biriydi.

Sugar Loaf Tepesi Akşam karanlığı çökerken, bu güzel şehri tepeden izlemek amacıyla Sugar Loaf tepesine tırmandık. Ve ben o gün orada, hayatım boyunca unutamayacağım, o ana kadar gördüğüm en güzel görüntüye tanıklık ettim. Kesintisiz bir okyanus manzarasına, yavaş yavaş sakinleşen bir şehir hayatı eşlik ediyor, tüm bunların kilometrelerce ötesinde ise, kıpkırmızı bir güneş batıyordu. Sonrasında, birçok güneş batımı gördüm. Öylesini hiç görmedim.
Favelalar Bana göre, Rio seyahatinin en keyifli günlerinden biri, Favela gezini yaptığımız gündü. Favelalar, tabiri caizse, bizim gecekondu olarak adlandırdığımız yapılar. Yıkık dökük alçak katlı evlerin arasında yürüyor, yer yer silah sesleri duyuyor ve burada geçimini çoğunlukla illegal işlerle uğraşarak sağlayan yerlilerin hayatlarına tanıklık ediyorsunuz. Bu yerleşimler başlarda şehirden uzaklaştırılmaya çalışılan fakir kesim, daha sonra kalacak yeri olmayan askerler, günümüzde de devlet ile anlaşmazlığa düşen kişiler tarafından yerleşilip, kurtarılmış bölge haline getiriliyor. Favelalardaki yaşayış hakkında daha çok bilgi edinmek isteyenlere, burada çekilen “City of God” filmini öneririm. Filmde favela hayatına bire bir tanıklık edebilirsiniz.
Rio'daysanız mutlaka bir akşamınızı ayırıp yapmanız gereken bir diğer şey ise, Platoforma'da Samba Gösterisi'ni izlemek. Biz, buraya son akşamımızda gitmeyi tercih ettik. Burada, 2016'da Dünya Samba Olimpiyatları’nda 1. olan samba ekibinin, Capuera adlı Afrikalı kölelere has dansını izledik Bir yandan yemek yiyor, bir yandan da oldukça keyifli bir ortamda türlü türlü içki ikramları tadıyorsunuz. Turist grupları tarafından bu gösteriye çok talep olduğundan, sahneyi kesintisiz görmek için bilet alma işlemini pek geciktirmemekte ve birazcık erken gidip önlerden masa kapmakta fayda var.
Bizim tatilimiz burada sona erdi. Biz Rio'ya gittiğimizde, Eylül ayıydı. Dolayısıyla, dünyanın en meşhur Samba Festivali, Rio Karnavalı'nı kaçırdık. Fakat, Şubat ayında Rio’da bulunabilenler için, kesinlikle kaçırılmaması gereken bir deneyim olduğunu düşünüyorum. İlk Rio karnavalı, 1723’te gerçekleştirilmiş. Göstericiler, aralarında Sambadrome ve Copacabana’nın da olduğu birçok farklı destinasyonda toplanıyor. Birçok samba okulu ve halkın katılımıyla, ortaya adeta bir görsel şölen çıkıyor. Hem ücretsiz, hem de oldukça keyifli bir etkinlik. Biz, bu festivale denk gelmesek de, Ipanema Sahilinde gerçekleşen “Homoseksüel Karanavalı”nı yakalamıştık. Oldukça renkli, fazlasıyla liberal ve bir o kadar da ilginç görüntülerle karşılaştık. Rio’da sık sık bu tarz festivaller oluyormuş. Kaçırmayın derim!!!
Comments