top of page

Yunanistan'da 3 Gün (1. Gün: Kavala)

  • Writer: as-ozcelik
    as-ozcelik
  • Dec 19, 2017
  • 2 min read

Kalimera! Bu sihirli kelimeyi ilk kez, arabayla her 100 metrede bir degüstasyon ve çay molası için dura kalka 9 saatte vardığımız Yunanistan sınırında duyduk. Kalimera, kelime olarak “iyi günler” anlamına gelse de, anladığım kadarıyla hemen her durumda Kalimera diyerek işin içinden kolaylıkla sıyrılabiliyorsunuz. Zira, kavga eden bir çiftin de, restoranının girişinde müşterilere hal hatır soran işletmecinin de, bir masada yemek yiyen arkadaş grubunun da, sık sık bu kelimeyi kullandığını duymak mümkün. Yunanistan’ın en güzel yanı, araba ile ulaşımın kolay ve pratik olması. Yol uzun sürüyor fakat otobanları o kadar geniş ki, hiç yormuyor. Öte yandan, navigasyon kullanıyorsanız, yol kaçırma veya kaybolma riskiniz yok denilecek kadar az. Şehir merkezine giden bütün çıkışları numaralandırdıklarından, gideceğiniz yere göre, 3. veya 1. çıkışı takip ediyorsunuz. Eğer seçme şansınız varsa, Yunanistan’a arabayla gitmek kesinlikle lehinize olacaktır.

Oldukça keyifli bir konvoy yolculuğundan sonra, ilk durağımız Kavala’ya vardık. Bu şehir deniz kıyısına kurulu, mükemmel fotoğraflar çekebileceğiniz, otantik bir yer. Kurabiyeleri ve kahvesi çok meşhur. Gün içinde, Yunanistan’ın sarsılan ekonomisine de bağlı olarak, neredeyse hiçbir esnaf dükkanını açmıyor, dolayısıyla caddeler sokaklar bomboş. Fakat, işin güzel kısmı, herşey çok ucuz ve tenha caddelerde gönlünüzce alışveriş yapıyorsunuz.

Selanik'te gezebileceğiniz yer çok az. Dolayısıyla tavsiye edeceğim şey, Kavala Limanı adı verilen sahil şeridinde ileri geri yürüyüp şehirde kaybolmanız. Öte yandan, hava sıcaksa ve denize girmek isterseniz, Ammafoloi bölgesinde çok güzel sahiller bulabilirsiniz. Eğer gurme seyahatinde iseniz, mutlaka uğrayın diyeceğim 2 yer var. Bunlardan ilki, Ta Karvounakia, ki aslında bu restoranı uzun süre kendime sakladım. Çünkü küçüklük hayalimi gerçekleştirip bir restoran açtığımda, ilk iş bu restoranda gördüğüm servis sistemini uygulayacaktım. Fakat ben, bu hayal ailemin benim için uygun gördüğü yaşam şekliyle hiçbir şekilde uyuşmadığından, yakın zamanda bunu gerçekleştirebilecek gibi durmuyorum. Bari, başkası yapsın. Burası, oldukça küçük, butik bir restoran. Çok az sayıda masa var ve çalışanları, diğer çoğu Yunan’lı gibi, akıcı Türkçe konuşabiliyor. Burada, Yunanistan’ın, aslında çoban salatadan üzerine eklenen keçi peyniri dışında pek de farkı olmayan Yunan Salata’sını yiyorsunuz. Değişik olan kısım ise, yediğiniz şeylerin servis edilişi. Karvounakia, yemekleri tabakta servis etmiyor. Yiyecekleriniz, özel, su geçirmeyen A4 kağıt şeklindeki servislerde getiriliyor. Tamamen plastik ve kağıttan yapılma servislerle, karnınızı doyuruyorsunuz. Hem masrafsız, hem bulaşık derdi yok, hem de bizim gibi cins turistler, bu dünyanın en primitif icadını inanılmaz değişik buluyorlar ve içeri girebilmek için upuzun bir kuyrukta bekliyorlar. Bir diğer yer, Savvas Meyhanesi. Kavala’da, hemen heryere yürüyerek gidebiliyorsunuz. Zaten, görmek isteyeceğiniz heryer de sahil şeridinde bulunuyor. Savvas Meyhanesi, Kavala’nın, en meşhur meyhanesi. Müzikleri, ortamı ve yemekleri güzel. Fakat, eşi benzeri olmayan bir yer mi? Hayır.

Kavala, Yunanistan’ın geri kalanı gibi, daha çok gurme seyahati için ideal. Görülecek ve

gezilecek yer az. Biz de, ikinci günümüzün sabahında, küçük bir butikten aldığımız kutu

kutu kurabiyeleri arabamıza yükledik ve viva la Selanik!

Comments


Son Yazılar
bottom of page