top of page

Müze Gibi Bir Şehir: Saraybosna

  • Writer: as-ozcelik
    as-ozcelik
  • Feb 5, 2018
  • 3 min read

Bosna Hersek’in başkenti, Saraybosna yanyana inşa edilmiş olan camii ve kiliseleri, Hristiyan ve Müslümanı, Hırvat ve Boşnak’ıyla, tam bir mozaik. Şehir, İstanbul’u andırıyor. Özellikle Bascarsija, ‘Başçarşı’, denilen şehir merkezine, esnafları ve dokusu itibariyle Saraybosna'nın Sultanahmeti demek yanlış olmaz. Biz, Zagreb’den Saraybosna’ya yaklaşık 1.5 saatlik bir uçak yolculuğu ile vardık. Otelimizin şehir dışında olması büyük bir dezavantaj oldu. Fakat gerek odaları, gerekse çalışanları itibariyle Radon Plaza, ulaşımı dert etmeyen ziyaretçiler için önerebileceğim bir otel.

Galeri 11/07/95 Eşyalarımızdan kurtulduktan sonra, ilk durağımız şehir merkezindeki Gallery 11/07/95 sergisi oldu. Bu, benim çok uzun zamandır görmek istediğim bir sergiydi. Ayşe Kulin’in Sevdalinka’sını okuyanlar bilirler, romanda, Yugoslavya’nın dağılma süreci oldukça etkileyici bir biçimde anlatılmıştı. Hatta bu kitap, beni bu ziyareti yapmaya iten en önemli etmendi. Bu sergide, Kulin’in anlattığı acımasız süreç, tüm gerçekliğiyle yansıtılmaktaydı. Sergide, ünlü fotoğrafçıların objektiflerinden yansıyan, savaş döneminde halkın yaşayışı ve savaşın bıraktığı hasarlara yer verilmekteydi. İçeride, savaş dönemine dair açıklayıcı bir kısa film de yansıtılmıştı. Sergi, beni seyahat boyunca en çok etkileyen tecrübe oldu.

Öğle yemeğimizi, Galatasaray’ın eski futbolcusu Tarık Hotziç’in restoranı Galatasaray’da yedik. Bir Bosna Hersek klasiği olan, köfte ve pideden oluşan öğünümüz oldukça lezzetliydi. Tarık Bey, servisi kendisi yapıyordu ve oldukça misafirperver bir insandı. Restoran biraz kalabalık olduğundan yer bulmak için biraz beklememiz gerekti, fakat yer bulamazsanız dahi, bir çaylarını için derim.

Latin Köprüsü. 7. sınıftan beri tarih kitaplarında okuduğumuz ‘Bir sırpın Avusturya Arşidük’ünü vurmasıyla 1. Dünya Savaşı başlamıştır’ hikayesinde geçen o köprü, işte bu Latin köprüsü. Dışarıdan bakıldığında son derece eski. Üzerinde böylesine bir tarih barındırdığını bilmek ise oldukça değişik. Biz, tarih meraklıları olarak, burada tura katıldık. Tur rehberimiz, Boşnak bir hanımdı, ve bize Sırp vatandaşın durduğu yeri, ateş açtığı köşeyi ve Arşidük’ün düştüğü noktayı tek tek gösterdi. Tur çok keyifliydi. Bir kere gidildiği ve tarihi önemi göz önüne alındığında, tura katılmanız daha keyifli olacaktır.

Saraybosna'da gece hayatını geçtim, akşam 8’den sonra su alacak yer bulursanız şanslısınız. Biz bulamadık.

Cajdzinica Dzirlo Haliyle erken yattık, ertesi sabah erkenden yollardaydık. Saraybosna oldukça küçük bir yer. Her yer aynı yere çıkıyor demek yanlış olmaz. Sabah kahvelerimizi içmek için şehir merkezinde bulunan Cajdzinica Dzirlo’ya uğradık. Burası bir çayevi. Sahibi bir Boşnak ve hayatımda tanıştığım en misafirperver insanlardan. Bize ev yapımı sahlepinden ikram etti ve kendimizi saatlerimizi alan bir sohbetin içerisinde bulduk. Zaten çayevi, ambiansı gereği tüm misafirlerin sosyalleştiği bir yer. Birbirini tanıyan, tanımayan herkes, aynı sedirde oturuyor. Orada geçirdiğimiz 4 saatin sonunda, artık bir Afrikalı, bir Boşnak, bir Meksikalı ve 2 AB muhabiri dostumuz vardı. Bir daha hiç konuşmamak üzere birbirimizin mail adreslerini aldık ve oradan ayrıldık.

Saraybosna öyle bir yer ki, sanki tamamı müze. Sokaklarda yürürken, savaştan kalan kurşun izlerini insanların halen içinde yaşamakta olduğu binalarda görmek mümkün. Sanki insanlarında da savaş döneminden kalma bir hüzün hakim. Zaten kiminle muhabbet etseniz, bir süre sonra kendinizi savaşı ve Miloseviç’in ihanetini konuşurken buluyorsunuz. Size, o dönem ne kadar çok Boşnak ve Hırvat’ın öldürüldüğünü, ve mezar yerlerinin bitmesi üzerine, ölüleri futbol sahalarına ve yol kenarlarına gömdüklerini anlatıyorlar. Gerçekten de, yol üzerinde mezarlıklara rastlamak mümkün. Şehir merkezinde, ölen şehitlerini ve masum insanları anmak için, hiç sönmeyen bir ateş de var.

Sarajevo War Tunnel Günün ikinci yarısında ise, Sırp’lar tarafından sıkıştırılan Boşnakların bölgeden kaçmak için kendi kısıtlı imkanlarıyla kazdıkları yeraltı tünelini gezdik. Zor koşullar altında başlanan ve tamamlanan tünel boyunca, helikopterden atılan yardım erzakları, kıyafet ve benzeri eşyalar sergileniyor. Tünel oldukça dar, basık ve uzun. Boşnak kadınlarının sırtlarında çocuk, ellerinde yükleriyle o tüneli tamamlamış olmaları gerçekten inanılmaz geliyor. 2. günümüzün akşamında, yine şehir merkezindeydik. Bosna Hersek’in bir başka klasiği yoğurt börek yiyerek, otelimize döndük. Ertesi sabah ise, Türkiye’ye dönüş günüydü.

Bosna Hersek, bölgede 2-3 günün fazlasıyla yeterli olacağı bir şehir. Oldukça küçük ve eski. Yemekleri güzel, insanları nazik ve ambiansı otantik. Birkaç günlüğüne bir yerlere kaçma niyetindeyseniz, kesinlikle önerebileceğim yerlerden biri Saraybosna olacaktır!

Comments


Son Yazılar
bottom of page